1 Mart 2016 Salı

Orhan Pamuk-Masumiyet Müzesi



Yeniden merhaba! Yağmurlu ve soğuk geçen bir Şubat ayını geride bırakıp, bahar ayına giriş yaptık. Bloğumu Şubat ayında okumayı planladığım kitapların listesini paylaşarak açmıştım ve ay sonunda bu kitaplarla ilgili fikirlerimi sunacağımı da belirtmiştim. Fakat ne yazık ki hedeflediğim kadar kitap okuyamadım. Okulum açılalı 3 hafta olmasına rağmen şimdiden yoğun bir tempo içine girdim ve haliyle bitirebildiğim romanlar, sadece okulda okumakla yükümlü olduklarım oldu. Bu durumdan ne kadar utanç duyuyor olsam da, Şubat ayında okumayı planlayıp okuyamadığım çoğu kitabı Mart ayına sarkıttım ve umuyorum bu ay daha istikrarlı bir şekilde gideceğim. 


“Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.” Nobel ödüllü büyük yazarımız Orhan Pamuk’un üzerinde altı yıldır çalıştığı harikulade aşk romanı bu sözlerle başlıyor... Masumiyet Müzesi’ni okurken yalnız aşk hakkında değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutku, aile ve mutluluk hakkındaki bütün düşüncelerinizin derinden etkilendiğini ve kitabın rengârenk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göreceksiniz. 1975’te bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen İstanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun’un hikâyesi; hızı, hareketi, olaylarının ve kahramanlarının zenginliği, mizah duygusu ve insan ruhunun derinliklerindeki fırtınaları hissettirme gücüyle, elinizden bırakamayacağınız ve yeniden okuyacağınız kitaplardan biri olacak.


 Masumiyet Müzesi benim için Orhan Pamuk ile tanışma romanı oldu. Bunca yıl okumak isteyip bir türlü okuyamadığım bir yazar olarak, kendisiyle tanışmamın bu roman sayesinde olması beni tatmin etti diyebilirim. Kitabın konusundan az çok anlayacağımız üzere yıllar boyunca bir türlü kavuşulamayan bir aşkı konu ediyor romanımız. Kimilerine bayık, sıradan bir aşk hikayesi gibi gelse de benim açımdan böyle bir şey söz konusu değil açıkçası. Her ne kadar yoğun aşk hikayelerinin konu edildiği romanlardan hazzetmesem de bu roman bende ''bitse de gitsek'' havası yaratmadı. Aslında daha uzatsam uzatırım, ama tadında bırakmak gerek diye düşündüğümden, bu kitaba puanım 10 üzerinden 10 diyerek, sizlere okumanızı tavsiye ediyorum.


Dipnot: Son olarak, Orhan Pamuk İstanbul'un Çukurcuma semtinde kitabın adını taşıyan bir müze açmıştır. 2012 yılında açılan bu müzeden zevk alabilmeniz için illa ki kitabı okumanıza gerek olduğunu sanmıyorum, sanırım müzenin ambiansı sizi romanın içine kendiliğinden sürükleyecektir. Merak edenler için bir de link:


http://tr.masumiyetmuzesi.org/

Sadık Hidayet-Hacı Aga

Hacı Aga Sadık Hidayet ‘in dünyasına girdiğim ilk kitap değil, ama belki de benim için en etkilisi oldu diyebilirim. Daha önce Kör Baykuş...